01-07-2015 : ZORLUKLAR BİZLERİ DAHA GÜÇLÜ KILAR.

 ZORLUKLAR BİZLERİ DAHA GÜÇLÜ KILAR. 

>> Ne kadar zor bir toplumda yaşıyoruz anlatılamaz, daha çocuk olma başlangıcında dahi, çoğunlukla anne ya da babamız bizleri istem dışı dünyaya getirdikleri acı ama gerçektir. Neden bu dünyaya geldiğimizi dahi anlamayan nesilden geliyoruz. Bu zamandaki çocuklar yine çok şanslı çünkü daha anlamlı ya da daha bilimsel olarak dünyaya gelebiliyorlar. Bizlerin kuşağımı şanslı yoksa bu devrin çocuklarımı şanslı çokta net bir cevabım olmadığını söyleyebilirim. Hangi devirde doğarsak doğalım dünyanın yaşama güçlükleri hep var olacak bir gerçektir. İster zengin olunsun ister yoksul, istersek normal bir insan olarak dünyaya gelelim, yaşamak zorluğu insani bir olaydır diyebilirim. Elbet ki varlıklı olarak doğmanın birçok faydası olabilir şahsıma çokta varlıklı doğmadığımı oldukça sıradan doğduğumu belirtmek istiyorum. Tabi ki bu yaşamı kendim seçmesem de yüce Allah ın takdiri diyerek inanç gereği kabul edip yaşamımıza razı gelmek gerçeği ile karşı karşıya olduğumuzu da ortaya koymak gerekir. Her bir yerde herkesten şu hikâyeyi duyarız,

>> Bir gün, kırlarda gezintiye çıkan bir adam, kenara oturduğu otlardan birinin dalında, küçük bir kozanın varlığını fark etti. Koza ha açıldı ha açılacak gibiydi. Adam, bunun bir kelebek kozası olduğunu tahmin ediyordu. Böyle bir fırsat bir daha ele geçmez diye düşündü ve bir kelebeğin dünya yüzü gördüğü ilk dakikalara şahit olmak istedi. Dakikalar dakikaları kovaladı, saatler geçmeye başladı, ama henüz kelebeğin küçük bedeni o delikten çıkmadı. Sanki kelebeğin dışarı çıkmak için çaba harcamaktan vazgeçmiş olabileceğini düşündü. Sanki kelebek elinden gelen her şeyi yapmış da, artık yapabileceği bir şey kalmamış gibi geldi ona. Bu yüzden, kelebeğe yardımcı olmaya karar verdi: cebindeki küçük çakıyı çıkarıp kozadaki deliği bir cerrah titizliğiyle büyütmeye başladı. Böylece, bir-iki dakika içinde kelebek kolayca dışarı çıkıverdi. Fakat bedeni kuru ve küçücük, kanatları buruş buruştu. Adam kelebeği izlemeye devam etti; çünkü kanatlarının her an açılıp genişleyeceğini ve narin bedenini taşıyacak kadar güçleneceğini umuyordu. Ama bunlardan hiçbiri olmadı. Kelebek, hayatinin geri kalanını, kurumuş bir beden ve buruşmuş kanatlarla yerde sürünerek geçirdi. Ne kadar denese de, asla uçamadı. Adamın bütün iyi niyetine ve yardımseverliğine rağmen anlayamadığı şey, kozanın kısıtlayıcılığının ve buna karşılık kelebeğin daracık bir delikten dışarı çıkmak için gereken çabanın, Allah’ın kelebeğin bedenindeki sıvıyı onun kanatlarına göndermek ve bu sayede kozanın kısıtlayıcılığından kurtulduğu anda onun uçmasını sağlamak için seçtiği bir yol olduğuydu. Bu gerçeği öğrendiğinde, hayat boyu unutamayacağı bir şey de öğrenmişti: Bazen, hayatta tam olarak ihtiyaç duyduğumuz şey, çabalardır. Eğer Allah, hayatta herhangi bir çaba olmadan ilerlememize izin verseydi, o zaman, bir anlamda sakat kalırdık. Olabileceğimiz kadar güçlenemezdik o zaman. Ve asla uçamazdık.

>> Bu tür alıntı yazıları pek kullanmıyorum lakin çok önemli bir ders olduğu için paylaşmayı uygun gördüm. Solak olmadığımı ve sağlak yaşadığım 28 yılın ardından tam 22 yıl geçti hiç aklıma gelmezdi solak yaşarım diye yüce Allah bizlere bir şekilde sabır veriyor ve bu sabır bizlere olmadık tecrübeler ve birçok hayırlı değerlerde sunabiliyor. Hamallık gibi başlayan 6 yaş iş deneyimimi her bir sıradan insan yazılarıma konu ediyordum. Etrafıma baktığımda onca varlık içinde yaşayan birçok çağdaşımı gördükçe imrenirdim babam duyar mı bilemiyorum lakin ben babamın bir tane ayakkabı aldığını hatırlamıyorum? Onun eskisi bunun püslüsü ile büyüyen sıradan bir yaşam. Şu kelebeğin hayatı gibi hayatın zorlukları bizleri güçlü kılıyor bu güçlüklere de yüce Allah sabır veriyor vesselam. Eğer kazam olmasaydı solak olmanın önemini, erdemini anlayamayacaktım. Hep iki el ile yaşama tutunurken bir el ile yaşarken bedensel değil, beyin ve düşünce gücünün de yaşama katacağı çok şeyler olduğunu şu an çok daha iyi anlıyorum. Evet, yaşamın zorlukları bizleri çok güçlü kılabiliyor ve toplum olarak yoksun yaşamanın en büyük zorluğu, öncelikle insan olmanın sıradanlığıdır. İnsan olmanın sıradanlığında ise daha çocukluk çağımızdan bu yana ne kadar zorluk içinde bulunursak, bizlerin yaşama azmi ve yaşama gücü daha da çok gelişecektir diye bakmamız gerekmektedir. Benim ya da başkalarının örnek yaşamlarına baktığımızda zorluklar acılar bizleri daha da güçlü kıldığını görebiliyoruz. Bu konuyu yazmamın ana sebebi de belki yüce Allah a şükür duymamdan geldiğini itiraf etmek istiyorum. Şükürler olsun ki çokta var olan maddi menfaatlerle büyümedim, şükürler olsun ki haramzade bir babanın evladı değilim, şükürler olsun ki etrafımıza baktığımızda haksız yere birçok kazanç elde etmiş zavallı insanlara acıdığımı söylemekten çekinmiyorum. Babasının günah saltanatında büyüyen güçsüz bir ego ile yaşamak zor olsa gerek, bir sıradan eskici, ya da amele, hamal, dahi çok onurlu bir yaşam sürmekteler diye şükür duymaları gerekmektedir. Her şeyi ben bilirim edası ile bizleri yok sayan iş adamları haramın içinde önemli bir mevkiinin arkasına sığınırken, toplumun ezik görünüşü onları zayıf egolarını tatmin etmek için yönetmeye çalışırken, hiçte farkında değiller asıl güç ve kudretin güçlü bir kişilikten geçtiğini, bu güçlü kişiliğin ise yoksun ama onurlu bir hayattan geçtiğini ise yüce yaratan elbet karşılığını verecektir. Onurlu ve şerefli yaşamanın acılardan yaşanmışlıklardan geçtiğini öğrendiğimde, geldiğim yerin toprak olduğunu ve bir gün yalnızca toprakla buluşacağımızı herkese hatırlatmak istiyorum.

>> Evet, yaşamın zorlukları bizleri daha kişilikli ve daha güçlü kılıyor ve bu gücü kendi adıma yüce yaratanımdan aldığımı da belirtmek istiyorum. Etrafıma baktığımda ise bu tür örnek insanların saygın ve onurlu duruşu birçok mevkii sahibi ya da üst düzey siyasetçilerden daha onurlu geldiğini vurgulayarak bu tür insanlara saygımı sevgimi her daim ileteceğimi belirtmek isterim. Onların onurlu zorluklarını, onların zorluk içinde kazandıkları alın terine saygımı bir borç biliyorum. Çünkü bu tür insanlar insanlık gereği daha güçlü daha dirayetli, daha doğru bir egoya sahip olduklarını dahi bilmeyenlerdir.

>> Not: Amacım bu tür örnekler verirken insanları ayrıştırmak değil, insana insanca saygımı bir tarafta tutarak tüm insanlığa da saygımı belirtmek istiyorum. ( Yazmaya çalıştığım sıradan bir insan adlı kitabımdan alıntıdır.

 

( saygılarımla Ünal duran ) Not: bütün yazılarıma yorum ve önerilerde bulanabilirsiniz. Bu öneriler beni daha özverili bir şekilde yazmamı sağlayacağını umuyorum. Mail bölümünden önerilerinizi bekliyorum.